Vatandaşlık Geliri Ne Demektir?

  Vatandaşlık geliri, bir toplumda yaşayan bütün insanlara, çalışma hayatındaki konumlarından bağımsız olarak, sadece toplumun bir ferdi oldukları için koşulsuz olarak sağlanan düzenli bir nakit geliri ifade etmektedir. Bu kavramın yansıttığı yaklaşım, kapitalist değerler sistemini önemli bir biçimde sorgulamakta; emeğe verilen değerin yerine, insana ve insan haklarına verilen değeri ön plana çıkarmaktadır. Vatandaşlık geliri, bir ülkenin vatandaşı olmaktan dolayı asgari bir gelire sahip olmayı hak olarak sunmaktadır.

3 önemli ayırt edici özelliği bulunmaktadır:

1. Temel gelirin hane halkına değil bireylere ödenmesi,

2. Başka gelir kaynaklarına sahip olup olmamayı dikkate almaması,

3. Ödemesinin herhangi bir işte çalışmayı gerektirmemesi.

  Vatandaşlık gelir hakkı, toplumdaki herkesin ortak üretim çabasından potansiyel olarak pay alması hakkının kabul edilmesi anlamına da gelir. Bir karşılık olmadan herkese bu hakkın tanınması ekonomik değerinden önce kişinin sırf toplumun bir üyesi olmasından kaynaklanan bir hak olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.

  Kavramı ilk kez 1792 yılında Thomas Paine kullanmıştır. Ayrıca “vatandaşlık geliri”ni destekleyen düşünürler Charles Fourirer, John Stuart Mill ve Bertnard Russell’dır.

  Vatandaşlık gelirinin kişilere sunmaya çalıştığı hissiyat “temel güvence”dir. Güvencenin temel olması ise kişiye toplumda rasyonel kararlar vermeye yetecek ölçüde olmasıdır. Bununla birlikte kişiyi tembelliğe de sevk etmemelidir. Vatandaşlık geliri bireysel ve eşit olmalı; özürlü ya da muhtaç durumda olanlara kişisel ilaveleri de sağlamalıdır.

  Geleneksel refah rejimlerinde üretkenlik anlayışı hakimdir. Dolayısıyla çalışma olmadan refahın sağlanamayacağı öne sürülmektedir. Fakat vatandaşlık gelirini de içine alan “üretkenlik sonrası refah modeli”nde ise kişi ekonomiye katılmadan da belirli bir gelir güvencesine sahiptir. Fakat bununla birlikte üretkenlik sonrası refah modelinde üretkenlik karşıtı bir tutum da yer almaz.

  Liberal modelde, “verimlilik”, korparatist modelde “istikrar”, sosyal demokratlarda “eşitlik” anlayışı hakimken; üretkenlik sonrası refah modelinde “özerklik” vardır.