Türkiye’de Hayat Boyu Öğrenme

   Literatürde kavramsal olarak tam bir fikir birliğine varılamadığı ve pek çok farklı eserde “yaşam boyu eğitim, ileri eğitim, sürekli eğitim, yetişkin eğitimi, liberal eğitim, sürekli mesleki eğitim, meslekte eğitim” gibi farklı ifadelerle yakın veya eş anlamlı olarak kullanıldığı görülen hayat boyu öğrenme; “resmi bir özellik taşısın ya da taşımasın, bireysel ya da toplumsal açıdan bilgi ve beceri geliştirme amaçlı yaşam boyu gerçekleştirilen öğrenme etkinliklerinin tümü” olarak tanımlanabilir. Avrupa Komisyonu ve AB üyesi devletler tarafından da kabul gören tanımına göre ise hayat boyu öğrenme, “bilginin, becerilerin ve yeteneklerin geliştirilmesi amacına yönelik formel ya da informel bütün öğrenme faaliyetleridir”.

   Hayat boyu öğrenme felsefesi, insan yaşamının ilk öğrenme deneyimi olan konuşmak ya da yürümek gibi temel yaşamsal öğretilerden tutun da, ömürleri boyunca öğrenme kapasitelerini genişletecek tüm bilgi ve beceri birikimini kapsamaktadır. Bu doğrultuda, erken çocukluk dönemindeki aile içi öğrenmelerden okul öncesi öğrenmelere; örgün eğitimin tüm aşamalarındaki öğrenmelerden, yaygın eğitime; iş yaşamının her safhasında edinilen öğrenmelerden, sosyal ve kültürel faaliyetlerde öğrenilen bilgilere kadar hayatın her hangi bir döneminde kazanılan tüm bilgi ve becerileri kapsamaktadır. Dolayısıyla, hayat boyu öğrenme politikaları da hayatın tüm evrelerini içerecek şekilde oluşturulmalıdır.

   Yaklaşımın temelinde, değişimin bir olgu olarak kabul edilmesi yatmakla birlikte; bu değişime ayak uydurabilecek işgücü piyasalarını ve ileride meydana gelebilecek değişimlerin sonucunda ortaya çıkacak yeni iş ve beceri ihtiyaçlarını karşılayabilecek insan kaynaklarını yaratmak temel hedefleri olarak görülmektedir. Hayat boyu öğrenmenin en önemli özelliklerinden bir tanesi de, daha önceden elde edilmiş temel bilgi ve becerilerin güncellenmesini sağlayarak kişilere ikinci bir fırsat yaratarak, daha ileri düzeyde bir öğrenim imkânının sunulmasıdır. Dolayısıyla, hem gençler hem de yetişkinler açısından büyük önem taşımaktadır.

   Avrupa Birliği, hayat boyu öğrenme ekseninde Ulusal Yeterlilik Sistemini ve bu sistem içerisinde gerekli olan kurumsal düzenlemeleri gerçekleştirerek Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi’ni kurmuştur. Ulusal Yeterlilik Sistemi, “eğitim ve öğretimi iş piyasasına ve sivil topluma bağlayan, öğrenmenin ve diğer mekanizmaların tanınmasıyla ilgili ülkedeki faaliyetlerin her yönüne ait yapılanmadır”. Avrupa Birliği’nin üzerinde önemle durduğu ve eğitim konusunda olmazsa olmaz kriterine ulaştırdığı hayat boyu öğrenme stratejileri, ilk bakışta daha çok yetişkinler için önemli görünüyor olsa da, en az yetişkinler kadar gençler için de önemli olduğu unutulmamalıdır. Hayat boyu öğrenme stratejileri, örgün, yaygın ve informel tüm öğrenme biçimlerini kapsadığından dolayı, özellikle Türkiye gibi gelişimini henüz tamamlayamamış ve genel eğitim düzeyi, gelişmiş olan ülkelere göre nispeten düşük olan ülkelerde, eğitimden erken ayrılmış ya da eğitim sürecine hiç dahil olmamış gençlere ikinci bir öğretim ve kendini yetiştirme olanağı sağlayarak, işgücü piyasalarına eklemlenmelerine yardımcı olabilmektedir.

   Hayat boyu öğrenmenin özellikle ülkemiz açısından en önemli kollarından birini şüphesiz ki yaygın eğitimler oluşturmaktadır. Türkiye’de yaygın eğitimler ile ilgili asıl sorumluluk, MEB’in omuzlarına yüklenmiş görülmektedir. Ayrıca, MEB dışında bazı diğer bakanlıklar, bazı kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler ve Büyükşehir Belediyeleri’nin de yaygın eğitim faaliyetlerinde bulunduğu bilinmektedir.

   MEB’in sağlamış olduğu yaygın eğitimler arasında, gençlerin istihdam sorununa yönelik olarak Çıraklık Eğitim Merkezleri (Mesleki Eğitim Merkezleri)’nin yeri ve önemi oldukça büyüktür. Ülkemizde her yıl yaklaşık 1 milyon genç, eğitim ordusuna katılmaktadır. Bu kadar yüksek bir genç potansiyeline sahip olan bir ülkede, günümüzün gerekliliklerine haiz olan yüksek verimi gerçekleştirecek işgücünün yetiştirilmesinin, yalnızca mesleki ve teknik eğitim okul sistemine bırakacak bir eğitim sisteminin yeterli olmayacağı kuşkusuzdur. Çıraklık Eğitimi’nin, okul ve işyerinin ortaklaşa görev, yetki ve sorumluluk aldığı ikili bir yapı arz etmesi ve bu doğrultuda teorik eğitimlerin, MEB tarafından açılmış olan Çıraklık Eğitim Merkezleri’nde; pratik eğitimlerin ise yine bu merkezlerin kontrolünde ve işyerlerinde veriliyor olması, hem okul sistemine göre yapılan mesleki eğitimden daha ucuz olmasına hem de işletmeler ile eğitim kurumlarının daha sıkı işbirliği içerisine girmelerine ve birbirleriyle sürekli olarak dirsek temasında bulunmalarına olanak sağlamaktadır.

   Ülkemizde çıraklık eğitimi sistemi ile bir meslek öğrenmek isteyenlerin sayısının tahmini olarak 800.000 ile 1.000.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bunların çok büyük bir kısmı, işyerlerinde vasıfsız işçi statüsünde çalışmaktadır. Özellikle gençlerden oluştuğu bilinen ve hiçbir mesleki eğitim görmeden iş hayatına atılan bu önemli kesimin çıraklık eğitim sistemi ile yetiştirilerek nitelikli işgücü haline getirilmeleri, Türkiye açısından çok gerçekçi ve gerekli görülmektedir. Zaten çıraklık eğitiminin temel amacı da, zorunlu eğitimlerini tamamladıktan sonra, gerçek iş ortamında fiilen çalışmak suretiyle meslek öğrenmek isteyen 12-18 yaşları arasındaki gençlerin teorik ve pratik mesleki eğitimlerinin bir programa göre yapılmasını sağlayarak, onları ülkenin gereksinim duyduğu becerili işgücü haline getirmektir.

   Son yıllarda Belediyelerin de önemli oranda yaygın eğitim faaliyetlerine katıldıkları bilinmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (İSMEK), bünyesinde yürütmüş olduğu yaygın eğitim faaliyetleriyle, bir yandan hedef kitlesinin sosyal ve kültürel gelişimine katkıda bulunmakta ve onların istihdam edilebilirliklerini artırmaya çalışmakta iken öte yandan da, ortaya çıkarmış olduğu uygulamalarla da birçok belediyeye örnek teşkil etmiştir.

   Son yıllarda erkek kursiyer katılımcı sayısının da sürekli olarak artış gösterdiği tespit edilen İSMEK’te ağırlıklı olarak kişisel gelişim ve kadın emeğini geliştirmeye yönelik eğitimler verilmektedir. Kadınlara verilen eğitimlerle kadınların potansiyel bir işgücü olarak yetiştirilmesinin yanında, önce aile ekonomisine daha sonra da ülke ekonomisine yarar sağlanması hedeflenmektedir. İSMEK, vermiş olduğu mesleki ve teknik eğitimlerle, işsizlere ve özellikle de eğitimini tamamlama imkanı bulamamış gençlere, yeni beceriler kazandırma yoluyla istihdama katılabilmelerine yardımcı olmaya çalışmaktadır.