Türkiye Yüzyılında Eğitimin Geleceği

YAZAR:
Prof. Dr. Levent Şahin

1. Toplumsal Değişim ve Dönüşüm

İnsanlık tarihindeki ilk zamanlardan itibaren, dünya sürekli bir evrim geçiriyor ve değişiyor. Toplumların gelişim seyrini belirli dönemlerle sembolize etmek istersek 5 önemli aşamanın yaşandığını söyleyebiliriz.

Bu bağlamda ilk insanlık tarihinden M.Ö. 8.000’li yıllara kadar olan ve avcı-toplayıcı toplulukları işaret eden dönemi Toplum 1.0; üretim ve ulaşım faaliyetlerinin insan ve hayvanların kas gücüyle gerçekleştirdiği ve bu gücün daha da arttırılabilmesi için çeşitli aletlerin geliştirildiği dönemi Toplum 2.0; pamuk ile buharın evliliğini temsil eden ve insanlık tarihindeki en köklü değişim olarak kabul edilen Endüstri Devrimi ile başlayan süreci Toplum 3.0 olarak kabul etmek yerinde olacaktır. Endüstri Devrimi ile birlikte hayat, bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmamıştır. Toplum 4.0, yirminci yüzyılın ikinci yarısını, özellikle de 1970’li yıllarla birlikte başlayan teknolojik gelişmeleri içermektedir. Rekabet avantajı elde etmede ve sürdürmede “bilgi”nin merkeze oturmasıyla birlikte enerji, iletişim ve ulaşım sektörleri hızla gelişmeye devam etmiştir. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri, internet ve web teknolojilerinin ortaya çıkmasıdır.

Şu ana dek ana hatlarıyla ifade etmeye çalıştığım toplumsal değişim ve dönüşüm sürecine ait bilgiler, özellikle 2010’lu yıllardan itibaren ifadelendirilen yeni toplum düzenini yani Toplum 5.0‘ı ve onun dijital imkanlarını kapsayan Endüstri 4.0‘ı daha kolay bir şekilde anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bu değişim ve dönüşüm sürecinde açıkça görülmektedir ki, her bir aşama kendisinden önceki aşamanın gelişiminden beslenmiş ve onu daha da ileriye taşımıştır.

Toplum 5.0. ya da Endüstri 4.0; her ikisi de yeni dünya düzen(sizliği)inin getirdiği iki popüler kavramdır. Bu popülaritenin alt yapısı nasıl doldurulmalıdır? Endüstri 4.0 denilirken kastedilen gelişim mekanizması ile Toplum 5.0 söylemleri aynı hususlara mı temas etmektedir? Esasen Toplum 5.0, bugün gelişmiş ekonomilerin vardığı hatta daha doğrusu varmayı düşlediği son durağı göstermektedir. Yani tabiri caizse “süper akıllı bir toplum”a işaret etmektedir. Bu toplum yapısında insanların refahı en gelişmiş düzeylere çekilmek istenmektedir. Gelişimin merkezine insan oturtulmaktadır. Bu da en temel ihtiyaçlar olan “gelir elde etme, gıda, barınma, eğitim, sağlık, ulaştırma, enerji” ile görece ikincil ihtiyaçlar arasında sayabileceğimiz “ekolojik denge, sürdürülebilir çevre ve kent, doğal afetlerden korunma ve hatta küresel sorunlarla baş etme” gibi bireysel yaşamı sarmal haline alan tüm unsurların, insan yaşamının kalitesini artırması için dizayn edilmesi anlamına gelmektedir.

tokyo

Bütün bunlar kulağa gerçekten hoş gelmektedir. Ancak yapılabilirliğine ilişkin soru işaretleri özellikle gelişmekte olan ülkelerde biraz daha artmaktadır.

industry40

Endüstri 4.0’ın teknolojik enstrümanlarına ve Toplum 5.0’ın insan odaklı teknolojik dünya dinamiklerine bakıldığında, küresel istihdam eğilimlerinin eski modele dönme niyetinde olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Yani Dünya, emeğin beden ve kol gücüne dayalı olarak gelişip varlığını sürdürdüğü “bacalı fabrika” döneminden 1980’li yıllarla başlayan ve 2000’ler sonrası ağırlıklı olarak dijitale dönen ve emeğin ağırlıklı olarak düşünce gücünden faydalanan bir toplum düzenine geçiş sağlamıştır.

Endüstri 4.0’ın ön plana çıkan teknolojik enstrümanlarını;

  • Nesnelerin İnterneti,
  • Siber fiziksel Sistemler,
  • Üç Boyutlu Yazıcılar,
  • Hologram Teknolojileri,
  • Akıllı Fabrikalar,
  • Akıllı Üretim,
  • Akıllı Robotlar,
  • Yapay Zekâ,
  • Büyük Veri Analizi,
  • Bulut Bilişim Sistemi,
  • Simülasyonlar,
  • Sanal Gerçeklik,
  • Artırılmış Gerçeklik,
  • Karma Gerçeklik,
  • Yatay ve Dikey Sistem Entegrasyonu,
  • Siber Güvenlik olarak özetlemek mümkündür.

2. Toplumsal Değişim ve Dönüşüm Sürecinin Eğitime Yansımaları

Bir taraftan dönüşen toplum yapısı ve bu toplum yapısında bireylerin sahip olmaları gereken yeni yetkinlikler ve beceriler; öte yandan bu dönüşümün lokomotifi konumunda olan ve durmadan gelişen teknoloji. Peki, burada eğitim sistemlerinin rolü ne olmalıdır? Tabii ki geleceği tüm sektörlerden önce öngörmek ve teknolojinin nimetlerinden faydalanarak gerekli yetkinlikleri bireylere kazandırmak. Yani eğitim modelleri; 21. yüzyılın ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılandırılmalıdır.

Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0’ın temel karakteristikleri içerisinde değerlendirildiğinde ortaya çıkarılması gereken eğitim vizyonu; yaratıcılığı geliştirecek bir eğitim sisteminin tasarlanması, bilgi teknolojileri okuryazarlığının öğrenci henüz ilk ve ortaöğretim düzeylerinde iken kazandırılmaya başlanması ve hayat boyu öğrenme felsefesinin öğrenci ve toplum nezdinde içselleştirmesi şeklinde olmalıdır.

Kuşkusuz bu değişim ve dönüşüm sürecinden toplumsal sistemin bütün alt sistemleri doğrudan etkilenmiştir. Ancak bu süreçten en fazla etkilenen ve etkilenecek olan alanın “eğitim” olacağını söylemek sanırım kehanet olmayacaktır. Esasen eğitimdeki değişim ve dönüşüm sürecinin dijital dönüşümü, tıpkı Endüstri ve Toplum devinimleri şeklinde ele alan pek çok yazar ve bilim adamı bulunmaktadır. Bunlara göre eğitim süreci, toplumsal dönüşümden en hızlı ve fazla etkilenen toplumsal mekanizmadır. Bununla birlikte birazdan ana hatlarıyla ifade edeceğim eğitim perspektiflerinin, dünyanın farklı coğrafyalarında az ya da çok etkilerini göstermeye devam ettiğini de belirtmeliyim. Bunun anlamı, Eğitim 1.0 ya da 2.0’ın kökten yok almadığı ve etkilerinin hala pek çok okul sisteminde farklı şekilde görülmeye devam ettiğidir. Dolayısıyla burada bahsedilen dönüşümler, bir önceki dönemin yok oluşunu ya da ondan tamamen kopuşu değil temel paradigma dönüşümünü yansıtmaktadır.

toplum

Şüphesiz Eğitim 4.0, genel anlamda “eğitimin dijitalleşmesini” anlatmaktadır. Şimdi sırasıyla Eğitim paradigmalarına bakalım.

Merkezi bir öğrenme düzeninin olmadığı ve daha çok tarım toplumunun ihtiyaçlarını karşılama amacıyla farklı kurumlardan eğitim alındığının gözlemlendiği dönemi Eğitim 1.0; Endüstri Toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bireylerin okur-yazar olmaları, işle ilgili beceriler kazanmaları ve günlük yaşamlarını idame ettirebilecekleri kadar matematik, tarih veya coğrafya gibi konuları öğrenmelerinin yeterli olduğu ancak ezber bilgiye odaklanan ve öğrenenlerin, ezberledikleri bilgileri çağırabilme yeteneklerine göre genellikle çoktan seçmeli sınavlarla değerlendirildiği, dönemi Eğitim 2.0; bilgi toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere; çalışanların yeni roller üstlendiği, bireyselleşmenin daha belirgin olduğu, yönetime katılma uygulamalarının arttığı, yönetişim ilkelerinin önemsendiği, problemleri anlama ve çözme, büyük resmi analiz etme, yeni bilgiler üretme ve sentez yapma, sorunlara yönelik öneri geliştirme ve ekip çalışması düzeni içinde bu görevleri yerine getirme becerilerinin önem kazandığı dönemi ise Eğitim 3.0 olarak kabul etmek mümkündür.

education40

3. Eğitim 4.0

Gelelim Eğitim 4.0’a Eğitim 4.0; inovatif çağın toplumsal ihtiyaçlarını gidermeye odaklanmıştır. Dolayısıyla inovasyon ağırlıklı eğitimin ön plana çıktığı bir modeli temsil etmektedir. Bu eğitim mekanizmasında görselleştirilmiş öğretim materyallerinin kullanımı oldukça yaygındır. Yaşam boyu öğrenmenin temel felsefe olduğu bu dönemde bilginin edinilmesi kadar yetkinlik ve becerilerin elde edilmesi ve geliştirilmesi temel öğrenme kabiliyeti olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda toplumsal değişim ve dönüşüm sürecinin son halkasında ön plana çıkan yetkinliklerin ve becerilerin elde edilmesi için önemli bir eğitim dönüşümünün yaşanması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu özelliği ile Eğitim 4.0’ı sadece bir eğitim sistemi olarak değil yaşamsal perspektifin tamamına doğrudan katkı sunacak bir model olarak görmek gerekmektedir.

Günümüz iş dünyasının beklediği yetkinliklerin bireylere kazandırılması konusunda, Eğitim 4.0’ın geniş bir bakış açısıyla değerlendirilmesi ve okul öncesi eğitimden başlayarak lisansüstü eğitime kadar bütünleşik ve etkileşimli bir sistem olarak ele alınması gerekmektedir. Dolayısıyla, Eğitim 4.0’ı sadece yükseköğretimle özdeşleştirmemek önemlidir. Aksine, Eğitim 4.0 enstrümanlarının özellikle yükseköğretim düzeyinde inovatif etkisini artırmak isteniyorsa, bu becerilerin önceki eğitim seviyelerinde deneyimlenmesi ve kazandırılması gerekmektedir.

Eğitimin boyutlarını genel olarak; Eğitimin hedefi, eğitimde kullanılan metot, eğitimin içeriği, öğreten ve öğrenenlerin konumlandırılması ve okul olarak sıralamak mümkündür. Şöyle bir örnek vermek gerekirse Eğitim 1.0’da eğitimin içeriğini daha çok geçmişe ait bilgi ve tecrübeler oluştururken, Eğitim 2.0’da işyerindeki araç gereçleri kullanmak üzere ihtiyaç duyulan temel bilgiler ve teknik/teknoloji bilgileri, Eğitim 3.0’da öğrenenler tarafından yapılandırılması beklenen çeşitli bilgiler ve nihayet Eğitim 4.0’da ise bireylerin tüm yaşamları için kendilerinde ihtiyaç duyacakları yetkinlikler ve bireyselleştirilmiş bilgiler oluşturulmaktadır. Eğitim 1.0’da bilginin eşsiz kaynağı olan öğreten, Eğitim 4.0’da yerini yenilik üretim kaynağı, danışman, koç, mentör veya tasarımcı bir kişilik yapısına bırakmıştır. Dijital toplumun ihtiyaçlarını karşılamak ve inovasyon yapabilen girişimci bireyleri yetiştirme amacına sahip olan Eğitim 4.0 bu amacını; ters yüz edilmiş öğrenme, STEM eğitimi, kitlesel açık çevrimiçi dersler, bireyselleştirilmiş, daha sosyal, görsel, video temelli, oyunlaştırılmış, sürükleyici, senkron, çevrimiçi, mobil, mekandan bağımsız öğrenme araçlarını ve metotlarını kullanarak yerine getirmektedir. Eğitim 4.0’da öğrenen tarafında da büyük bir revizyon olmuştur. Öğrenen, artık sadece bir dinleyici ya da daha fazla aktif katılım sergileyen bir birey değildir. Öğrenen, kendi öğrenim planına sahip, eğitim planlarını geliştiren ve dijitalizasyona uyum sağlayan hatta onu geliştiren bir boyutta yer almaktadır. Okul artık her yer olmaya başlamıştır.

Bu yeni eğitim paradigmasının sahip olduğu temel özellikleri ise; zaman ve mekandan bağımsızlık, bireyselleştirilmiş öğrenme, serbest seçim mekanizması, proje tabanlı öğrenme, uygulama ve deneyime dayalı öğrenme, durum değerlendirme sınavları, veri yorumlama, güncel eğitim müfredat ve içerikleri, mentörlük/danışmanlık, web arayüzleri ve erişim sistemleri, yeni teknolojiler olarak sıralamak mümkündür.

girl_education

4. Eğitim 4.0 Sürecinde Üniversiteler

Peki bu büyük dönüşümün içerisinde Türk Yükseköğretimin Rolü ne olmalıdır? Bu rol, Türkiye Yüzyılı perspektifinden nasıl okunmalıdır? Biraz da bunlardan bahsetmek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere üniversitelerin geleneksel rolleri çok belirgindir. Bunlar; Eğitim-Öğretim, Araştırma-Geliştirme ve Topluma Hizmettir. Ama bu büyük dönüşüm sürecinde üniversitelerin sadece geleneksel rollerine sadık kalarak kendilerini ve toplumu geliştirme imkanı kalmamıştır. Bu bağlamda modern roller diyebileceğimiz; Girişimcilik ve Yenilikçilik, Evrensel Sorunların Çözümünde Aktif Rol Oynama, Yeni Kaynakların Yaratılması, Bölgesel ve Ulusal Kalkınmaya Katkı Sağlanması Hayat Boyu Öğrenme Anlayışının Yaygınlaştırılması, Sürdürülebilir İnsani Gelişim ve İnsan Hakları Konularında Aktif Rol Alınması ve Kültürlerarası Uyum Sağlama gibi birçok yeni fonksiyon da üniversitelerin etki alanının içerisine dahil olmuştur. Bir taraftan entelektüel bilgi birikimini artırma öte yandan iş dünyasının talep ettiği yetkinlikte bireyleri yetiştirme amacı güden üniversitelerin Eğitim 4.0 dönüşümünü çok iyi bir şekilde algılaması ve buna yönelik stratejik bir gelişim programı mantığı ile hareket etmesi gerekmektedir. Yani yükseköğretim sistemi yukarıda ana hatları ile ifade ettiğim Eğitim 4.0’ın kritik boyutlarının tamamına haiz olmalıdır.

Türkiye yüzyılının benimsediği bilimsel bakış açısı şu ana kadar anlattığım eğitim dönüşümünü içselleştirebilecek ve hatta buna öncülük edebilecek özelliklere sahiptir. Bu bağlamda Türkiye Yüzyılının temel bilim felsefesi olan teknik ve akademik bilgilerin harmanlanması ile insana verilen değeri maksimize edecek yaklaşımların geliştirildiği ve bilimsel kulvarda insanlığın yaşam kalitesini artıracak, gerek kamu gerekse de özel sektördeki inovatif yatırımların desteklendiği teknoloji tabanlı büyümenin esas alındığı bir dönemin içerisinde bulunmaktayız. Türkiye Yüzyılında yükseköğretimin vizyonu, bilim odaklı ve akademik performansa dayalı, kaliteden taviz vermeyen bir yönetim anlayışı ile memleketimizin ihtiyaç duyduğu insan gücünü hakkıyla yetiştirmek için ilgili tüm sektörlerle işbirliği oluşturan, yenilikçi, çağın şartlarına uyan, değişimci ve rekabet edebilen evrensel düzeyde etik ve şeffaf bir modele oturtulmalıdır.

1
2
Businessman working with  modern laptop and icon.strategy concept
4

Türk yükseköğretim sistemi ve dolayısıyla üniversiteler başta 12. Kalkınma Planının Öncelikli Sektörleri olan kimya, ilaç ve tıbbi cihaz, elektronik, makine, elektrikli teçhizat, otomotiv, raylı sistem araçları ile Öncelikli Gelişme Alanları olan, tarım ve gıda, enerji, savunma sanayi ve turizm başta olmak üzere bölgesel ve yerel tüm ihtiyaçların karşılanması hususunda aktif rol oynamalıdırlar. Bu bağlamda globalleşen dünyada öne çıkmak, akademisyenlerimizin, Ar-Ge temelli projelerin ve etkisi yüksek bilimsel yayınların ve patentlerin sayısını arttırmak ile eğitilenlerin çağın ihtiyaçlarına cevap verecek yetkinliklerle mezun edilmesi geleceğin eğitim vizyonunu oluşturmaktadır.

Üniversitelerin üzerinde önemle durması gereken bir diğer husus ise uluslararasılaşmadır. Bu bağlamda hem akademisyenlerin hem de öğrencilerin hareketliliği daha da önemli bir hale gelmektedir. Özellikle son 20 yılda Türk yükseköğretiminde yapılan atılımlarla birlikte Türkiye günden güne büyüyen ve gelişen bir uluslararası akademisyen ve öğrenci topluluğuna sahip hale gelmiştir. Bu minvalde Türkiye’nin yetkin öğrenci ve akademisyenlere açık, niteliği ve rekabeti önceleyen bir yükseköğretim vizyonu çizmesi gerekmektedir. Türkiye’de 2000 yılında yaklaşık 18 bin uluslararası öğrenci var iken bugün 200’ü aşkın ülkeden 300 binden fazla uluslararası öğrenci yer almaktadır. Bu sayı çok önemli olmakla birlikte gelecek açısından arttırılması gereken bir yapı arz etmektedir. Türkiye’deki üniversiteleri, başarılı ve katma değer sağlayan uluslararası öğrencilerin ve nitelikli araştırmacıların daha çok tercih edeceği kurumlara dönüştürmek bu vizyonun belki de en önemli hedefini temsil etmektedir. Bu gelişim ivmesinin paralelinde uluslararası ortak diploma programları ile yabancı dilde eğitim veren diploma programlarının sayısının artması, uluslararası akreditasyonların elde edilmesi, uluslararası dönüşüm programlarının daha da güçlendirilmesi ve uluslararası öğrenci merkezleri kurularak bunların birer akademik laboratuvar haline dönüşmesi diğer önemli beklentiler arasında yer almaktadır.

genc

Son olarak Eğitim 4.0 sürecine uyum sağlamak ve hatta liderlik yapmak isteyen üniversitelerin eğitim-öğretim süreçlerinde de önemli revizyonlara gitmesi gerekmektedir. Bu bağlamda müfredatların güncel tutulması, yetkinlik odaklı yapılandırılması ve serbest seçim mekanizmasına dayandırılıyor olması gerekmektedir. Proje tabanlı, uygulama ve deneyime dayalı, disiplinlerarası ve hayat boyu öğrenmeyi içselleştirecek bir nitelik artışı kaçınılmaz görünmektedir. Bu bağlamda eğitimcilerin de dijital yetkinliklerini geliştirici ve yeni eğitim yöntemlerine uyum sağlayıcı eğitimlere tabi tutulması kaçınılmaz görünmektedir.