Türkiye İş Gücü Piyasasının Yapısal Özellikleri -3-

Ne?
Neden?
Nasıl?

İşgücü piyasasına ilişkin teşvikler önümüzdeki dönemde nasıl ele alınmalıdır? Bunların etkinliği nasıl sağlanabilir?

Ülkemizdeki mevcut işletme yapısı göz önünde bulundurulduğunda KOBİ’lere yönelik kredilerin ve ilave istihdam yaratma hallerinde vergi ve prim desteklerinin artırılması gerekmektedir. Kuşkusuz ki bunlarla ilgili önemli gelişmeler özellikle son yıllarda yaşanmaktadır. Bu gelişmelerin daha da güçlendirilerek devam ettirilmesi gerekmektedir. İŞKUR’a ayrılan bütçenin payı kesinlikle artırılmalıdır.

Bölgeler arası işgücü farklılıklarını azaltmak için neler yapılabilir? Kalkınma ajansları bu hususta etkin bir rol oynayabilir mi? Ajanslara düşen görevler nelerdir?

Bölgesel işgücü farklılıklarının hem nitel hem de nicel olarak azaltılmasının en önemli yolu kuşkusuz ki kırsal alandan kentsel alana doğru olan kontrolsüz göçün azaltılmasından geçmektedir. Bunun önemli nedeni şehirlerarasında iş alanları ve yatırım olanakları açısından adeta uçurumların bulunmasıdır. Kalkınma ajanslarının bu sorunun çözümünde mutlaka yapabileceği şeyler bulunmaktadır ancak bu hususta çok büyük ses getirecek bir etkinlik ortaya koyması da bu konjonktürde çok da mümkün görünmemektedir. Çünkü sorun, Cumhuriyetin ilanından bugüne gelen çok daha makro boyutlu bir sorundur.

İstihdam öncelikli bir makro politika oluşturulabilir mi?

Bir önceki soruya verilen cevabın paralelinde, Türkiye’de istihdam öncelikli bir makro politikanın oluşturulabilmesi için öncelikle bölgesel olarak mevcut bulunan büyük farklılıkların azaltılması ve hatta orta ve uzun vadede ortadan kaldırılması gerekmektedir.

İstihdam dostu sektörel politikalar oluşturmak mümkün mü?

Güçlü ve doğru sektörel analizler gerçekleştirildikten ve mevcut tüm sorunlar gerçekçi bir şekilde ortaya konduktan sonra istihdam dostu sektörel politikaların oluşturulması mümkün olabilecektir. Ülkemizde hizmetler sektörünün aksak yönleriyle birlikte en fazla istihdam alanına sahip olduğu bilinmektedir. Hizmetler sektörünün istihdam yaratma potansiyeli sadece nicelik olarak değil, işin sahip olduğu nitelikler açısından da geliştirilmesi gerekmektedir.

İstihdamın sektöre özel sorunları var mıdır?

Türkiye’de istihdamın sektöre özel sorunları belki de burada sayılamayacak derecede fazladır. Her bir sektörün en fazla öne çıkan sorunu belirtilmek istenirse; tarım sektöründeki ücretsiz aile işçiliğinin paralelinde sosyal güvenlik mentalinin yasal ve kurumsal düzenlemelerden yokun olması, sanayi sektörünün atıl sanayi kapasitesini tam olarak kullanamayışı ve daha çok ara malları üreten bir yapıya sahip olması; en fazla istihdam hacminin bulunduğu hizmetler sektöründe güvencesiz istihdamın çok yaygın olmasıdır.

Bölgesel politikaların istihdam ile ilişkisi nasıl kurulabilir?

Ülkemizin en önemli sorunlarının başında belki de ciddi anlamda ihtiyaca yönelik analizlerin yapılamaması gelmektedir. Ülkemizdeki her bölgenin hatta her kentinin kendine has yapısal sorunları ve özellikleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bu bölgelerin her biri işgücü piyasaları açısından İŞKUR ve Kalkınma Ajansları işbirliğiyle detaylı bir analize tabi tutulması gerekmektedir. Bir yandan mevcut iş olanakları ve bu olanaklara erişebilmek için gereken nitelikler ortaya konmalıdır. Öte yandan da, mevcut işgücünün profili net bir şekilde çıkarılmalı ve eksikliklerini giderebilmek için her türlü çalışma hayata geçirilmelidir.

İstihdamın artırılmasında işgücü maliyetleri ne gibi bir işlev görmektedir?

Birincil etken konumunda olduğu söylenebilir. Çünkü işverenler açısından kısa vadede sabit sermaye yatırımlarından ya da teknolojik donanımlardan kısmak ya da vazgeçmek çok mantıklı ve mümkün değildir. İşverenler açısından bunun yolu çoğu zaman işgücü maliyetlerini azaltmaktan geçer. İşverenler, işgücü maliyetlerinin azaltılması sorununu; ücretleri aşağıya çekerek ya da mevcut çalışanını işten çıkararak değil; tam tersine ilave istihdam yaratılmasının paralelinde devletçe sağlanacak prim ve vergi yüklerinin aşağıya çekilmesi ile sağlamalıdır. Özelleştirmelere pozitif bakan bir devlet yapısının, bu sorumluluğu da ağırlıklı olarak kendi bünyesinde hissetmesi gerekmektedir.

İstihdamı desteklemek üzere belirlenen teşvik sistemi nasıl daha etkin hale getirilebilir?

Yukarıda da söylendiği üzere devletin özel sektöre sağlayacağı pim ve vergiden muafiyet ya da indirim katkısı yoluyla daha etkin ve güçlü bir hale getirilebilir.

Aktif işgücü programlarına aktarılan kaynaklar ne kadar etkin kullanılabiliyor?

Ülkemizde 2005 yılından itibaren aktif işgücü piyasası programlarının kapsamı ve içeriği sürekli olarak gelişmiştir. Bugün gelinen noktada, İŞKUR’un eğitim programlarının ve diğer uygulamalarının yeterli düzeylere geldiği dahi söylenebilir. Ancak, bu noktada çok önemli bir sorun bulunmaktadır. O da asıl ihtiyacı olan kişileri tespit etmek ve bu kişileri ilgili programlarına çekmek. Ülkemizde bu koordinasyonsuzluğun en önemli nedenlerinden bir tanesi İŞKUR’un tanıtımının tam olarak yapılamaması ve sunmuş olduğu olanaklardan halkın önemli bir kesiminin bihaber olmasıdır. Bunun üzerine, güçlü bir şekilde gidilmelidir.

Aktif işgücü programlarının etkinliğinin ölçülmesi ve bu programların etki analizleri dikkate alınarak il ve program türüne göre oluşturulması için neler yapılabilir?

Kesinlikle bölgesel ihtiyaç analizlerine başvurulması gerekmektedir. İlgili bölgenin hem istihdam olanakları açısından hem de bölgede yaşayan işgücünün gereklilikleri açısından geniş ve ayrıntılı bir durum analizi yapılması gerekmektedir.

Aktif işgücü programlarından yararlananların kendi becerilerine uygun işlerde (eğitim aldığı alanlarda) istihdam edilebilmeleri için neler yapılabilir?

Bırakın aktif işgücü piyasası programlarından yararlananları, yüksek öğrenim düzeyine sahip olanların bile kendi becerilerine ve bilgilerine göre işlere yerleşebildiklerin söyleyebilmek çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Bu durum yapısal ve kronik bir sorundur ve çok kısa vadede çözüme kavuşturulabilecek bir yapı arz etmemektedir. Bunun en asgari düzeye çekilebilmesi sosyal paydaşların tamamının bir diyalog halinde ve bütün olarak hareket edebilmesine bağlıdır. Yani özel sektör, devlet, sanayi, başta üniversiteler olmak üzere tüm eğitim kurumları birbirlerinden bihaber olmamalı ve ortak bir stratejik yol izlemelidir. Bu noktada bir yandan bölgesel olarak işverenlerin ne tip işgücüne ihtiyaç duydukları ortaya net bir şekilde konmalı, öte yandan buna uygun işgücü piyasası politikaları ve mesleki eğitim programları İŞKUR vasıtasıyla hayata geçirilmelidir. Sadece bununla yetinilmemeli, özel sektör ile İŞKUR bir ortaklık kurabilmeli ve yeterli eğitim verildikten sonra ilgili sanayi kuruluşlarında doğrudan istihdam edilme yolu olabildiğince açık tutulmalıdır.