Türkiye İş Gücü Piyasasının Yapısal Özellikleri -2-

Başta gençler ve kadınlar olmak üzere özel politika gerektiren gruplar için neler yapılabilir?

Genç ve kadın nüfusun eğitim seviyesini yükseltecek ve çağdaş işgücü piyasasının gerekliliklerini karşılayacak becerilerin ciddi anlamda kazandırılması gerekmektedir. Yani eğitim yapısından kaynaklanan ve bir kısmı yukarıda açıklanan tüm sorunların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Türk eğitim sisteminin bir bütün halinde istihdam yaratma potansiyeline sahip olması gerekmektedir. Yani beşeri sermayenin gücünün artırılması temel hedef olmalıdır. Aksi halde hala açık bulunan demografik fırsat penceresinden yararlanmak bir hayal olacaktır. Türkiye’nin gelecekteki başarısı, sahip olduğu genç ve dinamik nüfusuna ne oranda yatırım yapabileceğine bağlı gözükmektedir. Tüm işler üzerindeki sosyal güvencesizliğin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Kırdan kente göç eden ve daha ziyade eğitimsiz oldukları bilinen gençlerin ikincil ya da kayıtdışı işlerde çalışmalarının önüne geçilebilmesi için yapılması gerekenlerden bir tanesi, her ne nitelikte olursa olsun tüm işler üzerindeki sosyal güvencesizliğin ortadan kaldırılmasıdır. Bu bağlamda, ev eksenli ve gündelikçi olarak ya da tekstil sektöründe çalışan genç kadınlara ve genel olarak kayıtdışı çalışmaya razı olan genç erkeklere hangi sektörde ve çalışma şartında olursa olsun tam ve sürekli istihdamdan bağımsız bir şekilde temel sağlık, sosyal emeklilik ve asgari işsizlik sigortası gibi sosyal güvenlik konularını kapsayan özel bir sistem gündeme getirilmelidir.

Ulusal İstihdam Stratejisindeki gençlere ve kadınlara yönelik önlemler ciddi bir şekilde bir an evvel hayata geçirilirken; bununla yetinilmemeli ve Gençlik İstihdam Ağı’nın öncü ülkelerinden biri olma münasebetiyle bir an evvel sadece gençlere yönelik bir istihdam eylem planının hazırlanması gerekmektedir.

Eğitim sistemi ile aktif işgücü piyasası politikaları arasındaki bağın güçlendirilmesi gerekmektedir. Çeşitli nedenlerden ötürü eğitimden erken ayrılmak zorunda kalan gençlerin yasal takibinin yapılması ve bu süreçte yerel yönetimlerin de önemli görevler üstlenmesi gerekmektedir. Bu durumda olan gençlerin okul yönetimleri tarafından belediyelere bildirilme zorunluluğu olmalı ve uzmanlar tarafından bu kişi ile görüşme yapılarak rehberlik hizmetlerinin sağlanması gerekmektedir. Bu anlamda gençlerin işgücü piyasalarına kazandırılması hususunda yerel yönetimlerin güçlü bir sosyal paydaş haline getirilmesi gerekmektedir.

Ne?
Neden?
Nasıl?

İşgücü piyasasında sektörler arası kaymalar ve dönüşüm süreci nasıl işlemektedir?

Kuşkusuz ki eksik ve aksak işleyen yönleri bulunmakla birlikte “üç sektör kanunu”nun geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ülkemiz açısından düşünülecek olursa, tarım sektörünün tasfiyesinin devam ettiği ve tarımsal sübvansiyonların azaltılması sürecine paralel olarak hizmetler sektöründe yoğunlaşıldığı görülmektedir. İşte eksik ve aksak işleyen mekanizma tam da bu cümlede saklıdır. Çünkü sağlıklı büyüyen ve gelişme sürecine güçlü bir şekilde devam eden bir ülke ekonomisinin tarım sektöründen sanayiye, sanayiden de hizmetler sektörüne doğru bir ivme göstermesi gerekmektedir. Ancak Türkiye gerçek manadan hiçbir dönem bir sanayi ülkesi olamamıştır. Bu yüzden pek çok sorunu bünyesinde barındıran hizmetler sektörü artan oranlarda büyümektedir.

İşgücüne katılım sorunu uzun vadeli bir perspektifle nasıl ele alınmalıdır?

Ülkemizde mevcut sorunlar arasında en fazla göze çarpan husus hiç şüphe götürmeyen bir biçimde kadınların işgücüne katılım oranlarının çok düşük olmasıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, sorun çok boyutludur ve tek bir doğru cevaba sahip olduğunu söylemek yersizdir. Bugün hemen hemen erkek nüfusu kadar kadın işgücüne katılım oranına sahip olan AB üyesi ülkelerin yaşadığı demografik ve insani sorunlar ortadadır. Dolayısıyla körü körüne ve acil bir eylem planı ile kadınların işgücüne hızlı bir şekilde dahil edilmesi çok daha olumlu sonuçlar doğurmayacaktır. Zaten böyle bir devinimin kısa sürede gerçekleştirilmesi de beklenemez. Kuşkusuz bu konuda daha farklı yorumlarda yapılabilir.

Bir yoruma göre, ülkemizde işgücüne dahil olmayan grupların başında gelen yaklaşık 12 milyon ev hanımının yarısının dahi işgücüne dahil olması durumunda işsizlik sorununun daha da kötüleşeceği ve henüz Türkiye ekonomisinin böyle bir dönüşüme hazır olmadığı yönündedir. Bir başka yorum, bir ülkenin gelişmiş bir ülke olarak adlandırılabilmesi için kadınlarının da erkekler kadar aktif olarak işgücüne katılması yönündedir ki bu da yanlış da değildir. Uzun vadeli bir perspektifle kadınlarımızın beşeri sermayelerine yatırım yapıldıktan sonra işgücüne dahil olmaları gerekmektedir. Yani bugün ülkemizin mevcut nüfusunun eğitim potansiyeli incelendiğinde kadınların çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Öncelikli olarak bu sorun çözülmeli ve kadınlarımız kademeli ve zamana yayarak işgücü piyasalarına dahil olmalıdırlar.

Tarım dışı sektörler için hangi alanlarda ya da mesleklerde daha fazla istihdam yaratılması gerekmektedir?

Bu bağlamda küresel işgücü piyasaları yakından takip edilerek, öncelikle gelecekte hangi sektörlerin ve ürünlerin rekabet üstünlüğü sağlamada anahtar rol oynayacağı tespit edilmeli; biyoteknoloji, nanoteknoloji, nükleer teknoloji ve uzay teknolojisi gibi ileri düzey teknolojilere yönelerek geleceği sanayi yapısı oluşturulmalıdır.

İstihdam yoğun sektörlerde nitelikli işgücü istihdamını artırabilmek için neler yapılabilir?

Nitelikli işgücü istihdamını artırabilmenin yolu kuşkusuz ki eğitim sisteminden geçmektedir. Yukarıda da defalarca değinildiği gibi Türk Eğitim Sisteminin istihdam yaratma potansiyelinin önündeki tüm engeller birer birer kaldırılmalı ve gerekli olan revizyonlar başta işgücü piyasalarının gereklilikleri doğrultusunda eğitim müfredatlarının güncellenmesi, MEB ile YÖK arasında sağlıklı bir diyalog ve konsensüsün sağlanması ve hali hazırda işgücüne dahil olanların İŞKUR’un uygulamakta olduğu aktif işgücü piyasası politikaları ile daha da nitelikli hale getirilmeleridir. Bu bağlamda, İŞKUR’un kurumsal kapasitesi güçlendirilmeli ve bilinçlendirme ve duyuru kampanyaları daha da güçlü hale getirilmelidir.