Lider(liğ)in A B C’si

20. yüzyılın başından bugüne yönetim ve çalışma psikolojisi alanlarında üzerinde en fazla çalışılan, tartışılan, konuşulan ve merak edilen konuların başında gelen liderlik olgusu gizemli ve gizemli olduğu kadar düşündüren bir konu. Cazibesi de sanırım buradan geliyor. Aslında “lideri” tanımlamak sanıldığı kadar da kolay değil. Warren Bennis, “On Becoming a Leader – Bir Lider Olabilmek” isimli kitabında lideri, güzelliğe benzetmiştir. Yani nasıl ki güzelliği tanımlamak çok zor ise lideri de tanımlamanın çok zor olduğunu söylemiştir. Ama hem güzellikte hem de liderde ortak olan değerin “görüldüklerinde herkesin onları tanıyacağı” yönünde göndermede bulunmuştur. Aslında lideri daha iyi anlamak için bir üst kavrama çıkmak gerektiğini düşünüyorum. O da “yöneten”. Yani yönetenler ekipleri ile birlikte çalışırken genellikle iki tür davranış tarzı sergileyebilirler. Bunlardan bir tanesi yönetici tipli yöneten; diğeri de lider tipli yöneten. Genellikle liderlik kavramı anlatılırken bu tepe kavramın unutulduğuna çokça sahit oluruz. Dolayısıyla aslında insanları lider ya da yönetici yapan, astlarının onların davranışlarını anlamlandırma ve tanımlama biçimidir. Bu noktada üzerinde önemle durulması gereken bir başka husus ise “liderlik” olgusundan bahsedebilmek için üç özel yapının bir araya gelme zorunluluğu olduğudur.

Bunlar; lider, takipçileri ve lider ile takipçilerini birbirine bağlayan durum, koşul, olay ya da şartların varlığıdır. Bunlardan biri dahi olmasa gerçek bir liderlikten bahsedebilmek hayalcilik olacaktır.

Lider tipli yönetenler ile yönetici tipli yönetenleri karşılaştırmalı bir şekilde analiz etmeden önce liderin kimyasına değinmekte fayda var. Liderin kimyasında etkileme, hayranlık duygusu uyandırma, harekete geçirme ve baskı kurmadan başkalarının davranışları üzerinde olumlu tesir yaratma unsurları bulunmaktadır. Bu haliyle liderlik, hayalleri uygulama becerisidir.

Günlük konuşma dilinde lider kelimesini duymadığımız gün yok gibidir. Herhangi bir siyasi partinin ya da spor kulübünün başkanı da; bir orduyu komuta eden veya bir şirketin tepesinde bulunan yönetici de lider kelimesiyle anılır. Halbuki gerçek böyle değildir. Daha doğrusu, evet bu kişiler bulundukları kurumların en üst düzey yetkilileri ya da yöneticileridir ancak lider tipli yöneten olup olmadıkları tamamen farklı dinamiklerin bir araya gelmesiyle ilgilidir. Bu söylemin bilinçli ve öğretim esaslı olmasından ziyade tamamen bir ağız alışkanlığı olduğunu düşünmekteyim. Yani bir kurumun en tepe yöneticisinin “lider” olarak değerlendirildiği düşüncesinden bahsediyorum.

O halde yönetici tipli yöneten ile lider tipli yöneten arasındaki farklılık mekanizmalarına bakmak yerinde olacaktır. Ancak böyle bir kıyasa girmeden önce belirtilmesi gereken çok önemli bir husus var: Genellikle literatür tarandığında yönetici ile lider karşılaştırmasının çok fazla yapıldığına ve asıl anlatılmak istenen bu olmamakla birlikte “yöneticinin kötü, liderin iyi veya liderin başarılı, yöneticinin başarısız” olduğu sonucuna götürecek bazı yönlendirmelerin yapıldığını görürüz. Böyle bir durum söz konusu dahi değildir. Yani hikayesi başarısızlıkla sonuçlanan liderler olabileceği gibi işletmelerini başarıdan başarıya koşturan yöneticilere de rahatlıkla rastlamak mümkündür. O halde yönetici ya da lider tipli yöneticiyi ayıran etkenleri başka yerlerde aramak gerekmektedir. Ben bu durumu genellikle şu şekilde izah etmeyi çok seviyorum: “Kalp, beyinden önce gelir” diyenler genellikle bizim liderlerimizdir. Tam tersini söyleyenler de yönetici tipli yönetenlerimiz. Ne demek mi istedim? Şimdi gelin biraz da bunu deşelim:

Yönetici tipli yönetenler, yönetirken daha çok “görev ve iş” üzerine odaklanan kişilerdir. Lider tipli yönetenler ise “ilişki ve insan” üzerine odaklı olanlardır. Bu, liderin yönetirken işi önemsemediği anlamına gelmez tıpkı yöneticinin insanı önemsemediği anlamına gelmeyeceği gibi. Ama ağırlık merkezleri bu noktalarda toplanmıştır. Bu ana algoritmaya bağlı diğer karakteristik farklılaşma noktalarına değinmek çok daha kolay ve faydalı olacaktır.

Lider tipli yönetenler ile yönetici tipli yönetenler arasında en belirgin farklılık öncelikle yönetme felsefesinde yatar. Yöneticiler genellikle daha önceden kurulu bulunan yapıyı yönetmeyi severler ve bunu yaparken daha önce denenmiş ve başarılı olmuş yöntem ve araçları tercih ederler. Yani hatasızlığı tecrübe edilmişler üzerinden kurgulamayı ve varolanı başarılı bir şekilde sürdürmeyi severler. Lider tipli yönetenler ise var olandan ziyade yenilikler üzerine odaklanırlar. Bu bağlamda orijinallik peşinde koşar ve geliştirme/dönüştürme odaklı hareket ederler. Yani yöneticinin aracı daha çok büyüteç iken liderin aracı dürbündür. Çünkü yönetici var olanları en ince ayrıntısına kadar görmek, detaylandırmak ve hakim olmak isterken; liderler daha çok ufuk ile ilgilenirler. Gelecekte kendilerini neyin beklediğini ve buna yönelik ne yapmaları gerektiğini zihinlerinden inşa ederler öncelikle. Bu anlamda daha stratejik olduklarını ve değişen ve gelişen çevresel faktörleri sürekli olarak analiz ettiklerini söylemek doğru olacaktır.

Diğer farklılıklara değinmek istersek; yöneticilerin kısa vadeli planlama; liderlerin ise uzun vadeli strateji peşinde koştuklarını söylemek yerinde olacaktır. Astlarına karşı yarattığı hissiyatı çoğu zaman tedirginlik olarak açıklayabileceğimiz yöneticilere karşı genellikle güven telkin eden liderler. Çok büyük bir farklılık olduğunu söylemeye dahi gerek yok. Aslında bu farklılık mekanizmalarını çoğaltmak pek tabi ki mümkün.