İşsizliğin Gençler Üzerindeki Etkileri
Toplum içerisinde yaşayan bireyler, hem kendi hem de bakmakla yükümlü olduğu kişilerin hayatlarını idame ettirebilmesi için çalışmak ve bu çalışmanın karşılığında bir ücret almak zorundadır. Bu, insan yaşamının hayatı boyunca sergilediği en önemli ve doğal rolü oluşturmaktadır. Kuşkusuz ki bu rol, bireyin zamanının ve enerjisinin çoğunu harcadığı ve dolayısıyla tüm yaşamını doğrudan etkileyecek bir rolü temsil etmektedir. Zaten, bu role hazırlanmak için beslenen istek, belirli bir işe ilgi duyma ve ulaşmak için harcanan çaba bu durumun en önemli göstergesidir. Bunun dışında, bireyin küçük yaşlardan itibaren geçen hazırlık dönemi ve bu uğurda harcanan potansiyel emek, yetişkinlik dönemlerinde işsiz kalma endişesi ya da bir işe sahip olmak ve bu işte başarılı olunduğunda hissedilen mutluluk ve haz, akabinde emeklilik sürecindeki üzüntü bu rolün ne kadar önemli olduğunu kanıtlar nitelikte pekiştiricilerdir.
Kişinin bir iş sahibi olması, söz konusu bireyin kimlik bunalımına son verecek, özgüveninin tam olmasını sağlayacak ve bunların yanında bağımsızlık ve kendine yeterlik duygularını aşılayacaktır. Bu denli önemli bir konuyu teşkil eden çalışma olgusu yerine işsizlik olgusu ile karşılaşıldığında ise, bunun çok önemli etkileri olacağını kestirmek şüphesiz ki zor olmayacaktır. Özellikle çalışma hayatına adım atma sürecinde bulunan gençlerin olası bir işsizlik sorunuyla baş başa kalmaları, onlar üzerinde ekonomik olduğu kadar sosyal ve psikolojik olumsuzluklar da meydana getirecektir.
1. Ekonomik Etkiler
İşsizlik olgusu, öncelikli ve tahribatı en ağır etkilerini ekonomik olarak göstermekte ve söz konusu bu ekonomik tahribatlar da beraberinde önemli derecede sosyal ve psikolojik sorunları getirmektedir. Çalışmak, bir gelir güvencesi anlamına geldiğine göre, işsizlik olgusu da her şeyden önce bir gelir kaybı anlamına gelmektedir. Genç bir işgücü adayı, söz konusu güne kadar hiçbir işe girememiş ya da çalışmış olduğu işi kaybetmiş olabilir. Her iki durumda da genç işsiz, hem kendi hem de ailesi açısından gelir yokluğu çekecektir. Bu durum, genel anlamda işsizliğin özel anlamda da genç işsizliğin mikro ekonomik etkisini ortaya koymaktadır.
Genç işsizliğinin yukarıda ifade edilen mikro etkilerinin yanı sıra, toplumun tamamını etkileyen makro ekonomik etkileri de vardır. Bunların en önemlilerinin başında; gençlerin çalışmaması sonucu üretime katılamamaları ve dolayısıyla ülke üretiminde önemli bir kayıp ve eksik istihdam meydana getirmeleri gelmektedir. Gerçekten de, bir ülke nüfusunun en dinamik kesimini oluşturan kesimin yani gençlerin istihdam edilememesi, söz konusu ülkede çok önemli oranda üretim kaybı meydana gelmesini sağlayacaktır. Bu durumun tam tersi, yani gençlerin tamamının ya da tamamına yakın bir bölümünün istihdam edildiği düşünüldüğünde, ülke üretim hacminin de maksimum seviyelere doğru yol alacağı aşikardır.
İşsizlik sigortasının yaygın olarak kullanıldığı ülkelerde, genç işsiz sayısının artması, ülke ekonomilerine ve kamu maliyesine önemli oranda ek yük getirmektedir. Özellikle Türkiye gibi genç nüfusu fazla olan ülkelerde, söz konusu gençlere istihdam imkanlarının yaratılamaması, işsizlik sigortasına daha fazla başvuru olmasını sağlayacak ve bu doğrultuda da devletin gider kalemlerinde önemli bir artış sağlayacaktır.
Genç işsizlik olgusunun ekonomik anlamda önemli etkiler yarattığı alanlardan biri de, vergiler hususundadır. Genç işsizlik oranlarının yüksek olduğu ülkelerde, vergilerden elde edilecek olan gelirler de aynı oranda azalmaktadır. Çünkü vergi, çalışan ve çalışmasının karşılığında kazanç elde eden gerçek ve tüzel kişilerden alınan kesintilerdir. Devlet müessesesinin en önemli gelir kaynağı olan vergilerin azalması sonucunda kamu maliyesi olumsuz anlamda etkilenmiş olacaktır.
Genel olarak işsizlik, özel olarak da genç işsizlik sorununun hem en önemli nedenlerinden hem de sonuçlarından birisi de, kayıtdışı istihdamdır. Bireyin işsiz kalması ya da işsiz kalma tehlikesini yaşaması, onun kayıtdışı çalışma şekillerine yönelmesini sağlayan gerekçelerin başında gelmektedir. Özellikle işsizlik sigortasının bulunmadığı ya da güçlü olmadığı ülkelerde kayıtdışı istihdam sorununun baş göstermesindeki en önemli nedenlerden biri olarak kabul edilen işsizlik, aynı zamanda kayıtdışı istihdamı oluşturan nedenlerin bir sonucunu da teşkil etmektedir. Genç işsizliğinin yoğun olarak görüldüğü ülkelerde genel eğilim, bu gençlerin kayıtdışı istihdam faaliyetlerine katıldıkları ve dolayısıyla düşük ücretlerle ve iş güvencesinden yoksun olarak çalıştıkları yönündedir.
Genç işsizliğinin neden olduğu daha pek çok ekonomik sonuç gösterilebilir. Üretici-tüketici dengesinin bozulması sonucu kişisel gelirlerin azalması ve gelir dağılımının bozulması, tasarrufların azalması, sosyal güvenlik gelirlerinde önemli oranlarda kayıplar meydana gelmesi, sağlık harcamalarında artışlar oluşması ve gençlerin eğitimleri için ayrılan kaynakların israfı bunlardan bazılarıdır.
2. Sosyal Etkiler
İşsizlik olgusu her şeyden önce gelir kaybı anlamına geldiğinden dolayı öncelikli etkilerini ekonomik anlamda göstermektedir. Yapılan araştırmalar, genç işsizliğinin bu ekonomik etkilerinin yanında, çok önemli sosyal sonuçlar da meydana getirdiğini göstermektedir. Çünkü insan sosyal bir varlıktır ve dolayısıyla çevresinde meydana gelen her türlü oluşumla birebir etkileşim halindedir. Bu durum gençlerin kendilerine has yapısal özelliklerinden ötürü daha da önem kazanmaktadır.
İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmesi ve hayatını belirli bir düzene oturtabilmesi için gerekli bir sosyal faaliyet olan çalışma olgusu, bireylerin yaşamına çok önemli katkılarda bulunmaktadır. Çalışma azmi, hırsı ve isteği içerisinde bulunan genç bir bireyin bu olgudan yoksun olması, sosyal manada pek çok sorunun oluşmasına neden olmaktadır. Özellikle bu sürecin uzun süreli ve yaygın olması, gençlerin topluma ve sisteme karşı kızgın ve öfkeli olmasına; dolayısıyla tepkili davranışlar göstermelerine neden olabilmektedir. Bu durum ise, gençlerden başlayarak toplumun çok geniş kitlelerine yayılacak toplumsal bölünme ve çatışmaya uygun bir zeminin doğmasına neden olacaktır.
İşsizlik durumuyla karşı karşıya kalan bir genç, kendisini başarısızlık ya da yenilgi durumuyla bağdaştırmaktadır. Bu da onun toplumdan uzaklaşmasına ve dolayısıyla sosyalleşme sürecine devam edip, yeni bir kimlik ve sosyal statü kazanmasına engel olmaktadır. Bu konu üzerinde yapılmış olan pek çok araştırma, kendisini toplumdan soyutlayan ve yabancılaşan gençlerin, önemli oranlarda suç işleme eğilimine girdiklerini göstermektedir. Günümüzde dünyanın pek çok ülkesinde artan oranlarda oluşum gösteren yer altı dünyası ya da ekonomisi olarak adlandırabilinecek suç dünyası, bu gençler için adeta bir istihdam alternatifi olmaktadır. Bütün geleceklerini ve hayatlarını tehlike altına atma pahasına kendilerini bu suç dünyasına dahil eden gençler bir anlamda ülkelerin en önemli entelektüel sermayelerini kaybetmeleri manasına da gelmektedir.
İşsizliğin gençler üzerinde yarattığı önemli sosyal sonuçlardan bir tanesi de politik marjinalleşmedir. Genç işsizlerin istihdam edilenlere göre politik sisteme ve düzene daha az güvendikleri, politika süreci ile daha az ilgilendikleri ve konuştukları ve bununla birlikte yoğun olarak devrimci politik düşünceleri destekledikleri görülmektedir.
İşsizliğin yarattığı bunalım ve sıkıntı, gençlerin eski sosyal çevrelerinden uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Bu çevre genellikle, eski okul ve iş arkadaşlarıdır. Arkadaşlarının kendisine sürekli olarak içinde bulunduğu durumu hatırlatacağını zanneden genç, önceki sosyal yaşamı ile bağlarını koparma noktasına getirmektedir. Bu eski iş ve okul arkadaşlarının yerine genellikle tercih edilen yeni çevre, kendisiyle aynı sorunu paylaşan arkadaşlarının bulunduğu ortamlar olmaktadır. Bunun yanında, günümüzde pek çok genç, işsizliğin bu itici gücüyle birlikte, daha iyi iş olanağı ve gelecek beklentisiyle bulunduğu ülkeden uzaklaşma çabası içerisine girmektedir. Başlangıçta belirli bir süre için çıkılan bu yolculuk daha sonraları kalıcı hale gelmekte ve göç veren ülke için önemli bir değer kaybı oluşmasına neden olmaktadır. Toplumsal anlamda meydana gelen ve farklı şekillerde görülebilen tüm bu asosyalleşme eğilimleri bir bütün olarak “sosyal dışlanma”yı beraberinde getirmektedir.
İşsizlik olgusuyla baş başa kalan gençlerin göstermiş oldukları diğer eğilimlerden bazıları aşırı uyku hali, internet salonları müdavimliği, alkol, sigara, uyuşturucu, ilaç gibi maddelerin yoğun kullanımı ve bunun sonucunda meydana gelen aile içi ilişkilerin zedelenmesi ve hatta şiddete varan davranışlarda bulunulması, yeni kimlik arayışlarına girilmesi ve bu doğrultuda hem kendisine hem de topluma zarar verebilecek çeşitli gruplara katılarak buralarda sosyal kabul görme tatminini yakalama arzusudur. Bunun yanında, uzun süreli işsizlik dönemlerinde gençlerin çok büyük bir kısmının çaresizlik psikolojisinin de etkisiyle, kendi eğitim ve niteliklerine uygun olmayan düşük ücretli, tehlikeli ya da çok kötü istihdam şartlarına haiz işlerde çalışmayı kabul ettikleri de görülmektedir.
Pek tabidir ki, işsizlik sürecinin gençler üzerinde yaratabileceği sosyal etkilerin tamamını burada belirtmek imkansızdır. Önemli olan, bu olumsuz etkileri en aza indirgeyebilecek önlemlerin alınması ve gençlerin olumsuz yönlere kaymalarını engelleyecek bilinçlendirme seviyesinin kazandırılmasıdır. Bu çerçevede, gençleri mümkün olduğunca eğitim sistemi içerisinde tutmaya yönelik politikalar özümsenmeli ve onların kendi bilgi, beceri ve niteliklerine uygun iş bulma sürecinde karşılaştığı sorunları en aza indirgeyecek ve geçici çözümler üretecek aktif istihdam tedbirleri alınmalıdır.
3. Psikolojik Etkiler
İşsizliğin gençler üzerinde yarattığı sonuçlardan sonuncusu ve belki de sağlık ile ilgili mahzurlar taşıdığından dolayı en önemlisi psikolojik sonuçlardır. Bir bireyin çalışması ve bu çalışması karşılığında hayatını idame ettirecek parayı kazanması, onun hem en temel hakkı hem de görevidir. Bu hakkı ve görevini yerine getiremeyen insanlar ve özellikle de gençler bir takım psikolojik farklılaşmaların içerisine girmektedirler. Bu psikolojik farklılaşmalar, işsizlik sürecinin uzun sürdüğü durumlarda yerini üzüntüye, gelecek korku ve endişesine bırakmaktadır.
İşsizlik ile psiko-sosyal durum üzerinde yapılmış olan pek çok araştırmanın sonucuna göre, işsiz kalan bir gencin genel olarak karşılaştığı psikolojik zararlar şunlardır:
- Kendilerine olan güvenlerini kaybetmeleri,
- Algılanan yeterlilik ve özyeterlilik düzeylerinde azalma meydana gelmesi,
- Hayattan tatmin olma duygularının azalması,
- Depresif duygularında artış meydana gelmesi,
- Stres düzeylerinin yükselmesi,
- Genel sağlık durumlarında önemli bir düşüş yaşanması,
- Umutsuzluk ve çaresizlik psikolojilerine kapılmaları,
- İçine kapanma ve yalnızlık duygusunu yoğun olarak hissetmeleri,
- Kendilerine olan saygılarının zedelenmesi,
- İntihar eğilimlerinin gözlenmesi.
İşsiz gençlerde, çalışanlara oranla daha fazla beklenebilecek psikolojik rahatsızlıkların başlıcaları; depresyon, somatik rahatsızlıklar, aşırı kaygı ve endişe, diğer insanlara yönelik düşmanca tutumlar ve paranoyadır.
Görüldüğü üzere, işsizliğin gençler üzerinde ekonomik olduğu kadar çok önemli sosyal ve psikolojik etkileri de bulunmaktadır. İnsanların çalışır durumda iken sahip oldukları hayatın kalitesi, işsiz duruma düştükten sonra gerek ekonomik gerekse de sosyal ve psikolojik olarak azalmaktadır.