Türkiye İş Gücü Piyasasının Yapısal Özellikleri -1-

Ülkemizin rekabet gücünü destekleyen aynı zamanda sosyal barışa da hizmet eden bir işgücü piyasası oluşturulması önünde temel engeller nelerdir? Bunların aşılması için neler yapılabilir?

Her ne kadar özellikle son yıllarda üzerine oldukça güçlü bir şekilde gidildiği anlaşılsa da, ülkemizde işgücü piyasası piyasasının önündeki en önemli engellerden birinin kayıtdışı istihdamın yaygınlığı olduğu söylenebilir. Göze çarpan bir diğer husus ise kuşkusuz, işgücü piyasaları ile eğitim kurumları arasındaki eşgüdümsüzlüktür. Kayıtdışı istihdamla mücadele kararlı bir şekilde devam ettirilmelidir. Bunun yanında, işverenlerin omuzundaki aşırı vergi ve prim yükleri azaltılmalıdır. Ayrıca, kayıtlı sisteme geçişi teşvik edici birtakım yöntemler desteklenmelidir. Bunlar arasında mikro kredilerin artırılması, mevzuat, pazarlama, işletme yönetimi, teknoloji kullanımı gibi konularda danışmanlık ve eğitim hizmetleri gibi desteklerin sunulması gereklidir. Kayıtdışılığa ilişkin denetimler artırılarak devam ettirilmelidir.

Bu denetimlerde Toplu İş Sözleşmesi uygulanmaya işyerlerine öncelik ve ağırlık verilmelidir. Bir diğer önemli sorun, işgücü piyasaları ile eğitim kurumlarının birbirinden çok da haberdar olmamalarıdır. Bu noktada, iş dünyası çoğu zaman eğitim kurumlarının verdiği eğitimden, meslek okulları, meslek yüksek okulları ve üniversiteler de dahil olmak üzere eğitim kurumları da iş dünyasının tam olarak neyi talep ettiğinden bihaberdir. Bu noktada işletmelerin daha fazla akademik danışmanlık hizmetlerini kullanması, MEB VE YÖK önderliğinde işgücü ihtiyaç analizlerinin yapılması ve bu analizlerin sonuçlarına göre yeni programların açılması ve mevcut eskilerin kapatılması, işgücü piyasasının çağdaş gereksinimleri göz önünde tutularak ana görevi piyasaya uygun eleman yetiştirmek olan mesleki eğitim programlarının güncellenmesi gerekmektedir.

Çalışma hayatında yaşanan temel dönüşümler nelerdir? Bunlara cevap verebilmek adına ne gibi hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır?

Her ne kadar özellikle son yıllarda üzerine oldukça güçlü bir şekilde gidildiği anlaşılsa da, ülkemizde işgücü piyasası piyasasının önündeki en önemli engellerden birinin kayıtdışı istihdamın yaygınlığı olduğu söylenebilir. Göze çarpan bir diğer husus ise kuşkusuz, işgücü piyasaları ile eğitim kurumları arasındaki eşgüdümsüzlüktür. Kayıtdışı istihdamla mücadele kararlı bir şekilde devam ettirilmelidir. Bunun yanında, işverenlerin omuzundaki aşırı vergi ve prim yükleri azaltılmalıdır. Ayrıca, kayıtlı sisteme geçişi teşvik edici birtakım yöntemler desteklenmelidir. Bunlar arasında mikro kredilerin artırılması, mevzuat, pazarlama, işletme yönetimi, teknoloji kullanımı gibi konularda danışmanlık ve eğitim hizmetleri gibi desteklerin sunulması gereklidir. Kayıtdışılığa ilişkin denetimler artırılarak devam ettirilmelidir.

Dünyada istihdama ilişkin gelişmeler, küreselleşme ve üretim tarzlarındaki farklılaşmalar gibi olguların ülkemiz işgücü piyasasına yansımaları önümüzdeki dönemde nasıl olabilir?

1980’li yıllardan bugüne hemen hemen tüm ülkelerde neo-liberal politikaların hüküm sürdüğünü ve kurallarını IMF ve Dünya Bankası’nın koyduğu bir işgücü piyasasının işlediğini söylemek çok daha yanlış olmayacaktır. Bunun en önemli tezahürleri kuşkusuz ki, özelleştirmelerin artması, işgücü piyasalarının giderek daha esnek hale gelmesi, örgütlü toplum yapısında meydana gelen çözülmeler ve işgücü maliyetlerinin düşürülmesidir. Aslında bütün bu gelişmelerin dozajları farklı olmakla birlikte, Türkiye açısından da yaşandığı ve önümüzdeki dönem daha güçlü bir şekilde yaşanacağı söylenebilir.

Türkiye’de işsizliğin azaltılmasına yönelik neler yapılabilir?

Bu sorunun cevabını verebilmek adına öncelikle Türkiye’de mevcut işsizliğin, teorideki işsizlik türleri yönünden çok güçlü bir şekilde analizinin yapılması gerekmektedir. Yani Türkiye’deki mevcut işsizlik, literatürde hem fikir olunduğu üzere ağırlıklı olarak yapısal bir işsizlik sorunu ile mi karşı karşıyadır? Yoksa bununla birlikte ve en az bunun kadar önemli olmak üzere yeni iş alanlarının yaratılamamasından kaynaklanan konjonktürel işsizliğe de güçlü bir şekilde sahip midir? Muhtemelen bu soruya verilecek olan cevap Türkiye’de yapısal işsizlik ile birlikte konjonktürel işsizliğin boyutlarının da oldukça güçlü olduğu şeklinde olacaktır. Yapısal işsizlikle mücadelede eğitim müfredatlarının güncellenmesi ve işgücü piyasalarına yönelik eğitim müfredatlarının oluşturulması birincil derecede önemlidir.

Ne?
Neden?
Nasıl?

Bununla birlikte, gençlerin ve kadınların işgücü piyasalarına geçişini kolaylaştıracak yasal düzenlemelere daha da özendirici maddeler ilave edilerek devam edilmelidir. İşverenlerin üzerindeki gereksiz mali yükler ve bürokratik engeller kaldırılmalı ve özellikle istihdam yaratan işverenler teşvik edilmelidir. İşsizlik sigortası fonundan yararlanma şartları bir an evvel hafifletilmeli ve bu kapsamda fondan yararlanacak olan işsizlerin sayısı artırılmalıdır. İŞKUR’un mesleki eğitim programları gücünü daha da artırarak ve herşeyden önce farkındalık ve bilinirlik yaratarak devam ettirilmelidir. Bugün hala İŞKUR’un görevlerinden bihaber olan büyük bir vatandaş kesimi bulunmaktadır. Dolayısıyla reklam ve kendini tanıtma noktasındaki eksiklikler bir an evvel giderilmelidir. Bunda yazılı ve görsel basın oldukça etkili bir şekilde kullanılmalıdır. İŞKUR’un istihdam garantili programlarının daha fazla fonksiyonel ve işlerlik kazanması da ayrıca önemlidir.

Konjonktürel işsizliğin önlenmesinde kuşkusuz ki işverenlerle olan bağın ve diyaloğun büyük önemi bulunmaktadır. İşverenlerin her türlü istihdam yaratma çabaları takdirle karşılanmalı ve ciddi anlamda vergi indirimlerine tabi tutulmalıdır. Çünkü mevcut yasalar, işverenlere çalışanlarını daha fazla esnek şekilde kullanabilme olanağı sağlamaktadır. Esnek çalışma yerine tam gün süreli çalışan seçimi yapan bir işverene en azından ücret sübvansiyonu sağlanmalıdır.